HARVARD BUSİNESS REVİEW: İŞİNİ KAYBETMEK İSTEMEYEN CFO’LARA TAVSİYELER

HARVARD BUSİNESS REVİEW: İŞİNİ KAYBETMEK İSTEMEYEN CFO’LARA TAVSİYELER

12 Temmuz 2014

Dünyada ve Türkiye’de, aşırı kur riski taşıyan ve spekülatif türev enstrümanlarla işlemler yapan ve ardından kur oynaklığına hazırlıksız yakalandığı için iflas eden çok sayıda şirket bulunuyor. Peki böyle bir durumda CFO’lara ne görev düşüyor?

En büyük ticari ortağımız Avrupa’daki durgunluk ne yazık ki devam ediyor; güney sınırımızdaki ülkelerde yaşanan problemler ise gittikçe artıyor. Bu durum karşısında Türkiye’nin orta ve uzun vadede ihracat pazarlarını çeşitlendirmesi artık neredeyse kaçınılmaz bir hal almış durumda. Bu pazarlar arasında ise en çok dikkat çekenleri, Afrika, Güney Amerika ve Asya olarak sıralanıyor. Peki hem bu yeni pazarlarla hem de geleneksel pazarlarımızla gerçekleştirilen ihracat işlemlerinden doğan kur riskini nasıl yönetmek gerekiyor? Dahası böyle bir süreçte şirketlerin finans yöneticilerine ne tür görevler düşüyor?

KAR MARJINI SABİTLEMEK GEREKİYOR

Doğrusu bu sorunun henüz Avrupalı ve Amerikalı şirketlerin finans yöneticileri ya da nam-ı diğer CFO’lar tarafından sorulduğunu bile söylemek mümkün değil. Oysa şirketlerin alacaklı olduğu kur cinsinden ters bir harekete yakalanıp, kar marjını kur oynaklığı yüzünden kaybetmeleri hiç de uzak bir ihtimal değil. Bu nedenle firmaların kar marjlarını daha satış kontratı aşamasında sabitlemeleri ve böylece kar marjını koruma altına almaları artık bir gerekliliğe dönüşmüş durumda… Hatta bu önlemin bir şirket politikası, genel kabul görmüş bir finansal uygulama ve daha önemlisi tartışılmaz bir bilimsel zorunluluk olduğunu bile iddia etmek mümkün. Bu işlemi yapmayan CFO’nun ters bir kur hareketi yüzünden şirketine para kaybettirmesi ve işini kaybetme olasılığının çok yüksek olduğunu vurgulamakta fayda var.

PATRONLAR RİSKLE GELEN KAZANCIN PEŞİNDE

Türkiye’de ise, büyük kurumsal şirketleri genellemenin dışında tutarsak, bunun tam tersi bir fotoğrafın karşımızda durduğunu söyleyebiliriz. Firma sahipleri kur hareketinden oluşabilecek olası spekülatif kazancın peşinde olmaya devam ederken, CFO’lar da onların onayı almadan gerekli önlemleri alabilme konusunda yetersiz kalıyor. Diğer bir ifadeyle şirketin ilgili ticari pozisyonu üzerinden kur riski alıp, şirketlerine yabancı para cinsinden risk oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda hatta ülkemizdeki CFO’ların, Amerika ve Avrupa’daki meslektaşlarından farklı olarak, kur riskinden korunmak için yapacakları işlemlerden dolayı işlerinden olması bile söz konusu. Bunları gözlemlerime dayanarak söylediğimi de itiraf etmem gerekiyor. Hazine’de çalıştığım dönem içerisinde yaptıkları doğru işlemlerden dolayı “para kaybettirdiği” için patronlarından haksız şekilde eleştiri alan finans sorumluluklarına tanık olduğumu söyleyebilirim.

Kısacası ülkemizde ana iş kollarından, sattıkları ürün ve servislerden değil de, finansal pozisyonlardan para kazanmayı öngören çok sayıda patron bulunuyor. Her ne kadar böyle bir olasılık bulunsa da, firmaların almamaları gereken bir risk ve faaliyet alanlarıyla ilgili olmayan bir kazanç olduğunun altını çizmek gerekiyor. Firma sahiplerine tavsiyem, kendilerine belirlenmiş limitler dahilinde FX hesabı açmaları ve bu heyecanlarını orada tatmin etmeleri yönünde. Böylece şirket hissedarlarını, çalışanlarını ve diğer paydaşlarını da bu tür bir riskten korumayı başarabilirler. Unutmayalım ki, dünyada ve Türkiye’de, aşırı kur riski taşıyan ve spekülatif türev enstrümanlarla işlemler yapan ve ardından kur oynaklığına hazırlıksız yakalandığı için iflas eden çok sayıda şirket bulunuyor.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Top